9 Nisan 2017 Pazar

ÇOCUK ve OYUN

   Oyun, ilk etapta bakıldığında bilinçsizce bir anda ortaya çıkan faliyetler bütünlüğü gibi görünsede; aslında çocukların kendi iç dünyasında yaşadıklarıyla kurguladıkları bir seneryodur benim gözümde. Hiç farkettiniz mi ya da oturup izlediniz mi, çocuk için oyun ne kadar önemlidir? Büyük bir ciddiyetle kafasında oyununu kurar sanki spontane yaşıyormuşcasına oyununu oynamaya başlar. Hiç bir şey lüzumsuz değildir oyunun içinde. Her şeyin amacı vardır ve tüm oyuncaklar o amaca göre rollerine bürünür. Adeta tiyatro sahnesi gibidir oyun oynayan çocuğun odası. Yönetmen çocuğun kendisidir, oyuncular da oyuncakları ya da çocuğun seçimine göre annesi veya babası. Oyun içinde bağımsız olan çocuk, tamamen hayal gücünü kullanır. Yeteneklerinin farkına varır. Öğrendiklerini pekiştirir. 
   Hadi itiraf edelim bazen müdahale ederiz dayanamayıp biz zamane ebeveynleri. Sonuçta o çocuk, biz yetişkin. Tabi ki biz daha iyi biliriz! Serbest oyunları her zaman daha çok sevmişimdir. Çocuklara neler yapabileceklerini en iyi fark ettirebilme metotudur. Üretken insanlar böylece çoğalır. Oyununu kendi yazar, yönetir, oyun sonunda da kendine güveni artan sorunlarıyla başa çıkabilen bir çocuk olabilir. 
   Özgür çocuklar özgür düşünceler . . .


28 Mart 2016 Pazartesi

EYVAH ARZU UYUDU!

  Uykuyu sevmeyen bir bebeğiniz varsa eğer ve bu durum bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan itibaren böyle ise üzülmeyin yalnız değilsiniz. Bizim evde de uykuya hayır diyen bir bebek var. Uykuyu çok seven bir anne olarak uykusuz geçen günler ve geceler haliyle beni zorluyor.
  Öğle uykuları bir saate uzandığında yaşadığım mutluluk tarifsiz. Tabi artık  2 yaşında minik prensesim, böylece günde bir kez öğle uykusu var. Neyseki  bir buçuk saat. Hadi annecim uyku vakti, cümlesini duyar duymaz ağlamaya başlıyor. Bu da başlıbaşına sorun haline geliyor. Laf aramızda 2 yaş sendromu bizde tam anlamıyla baş gösterdi. Sabredip beklemekten başka alternatifimiz yok. Arzu'nun sebepsiz ağlamaları ve itirazları hiçbir yöntemle son bulmuyor çünkü.
  Dün tüm Türkiye saatlerini bir saat ileri aldı. Haliyle herkes hemen uyum sağlayamadı. Buna Arzu'da dahil. Aslında uyku vakitleri normal halinde ilerliyor ama sabah kalkması ve gece uyuması karmakarışık oldu. Kendiliğinden uyudu kaldı. Evet çok mutluyum hiç zorluk çıkarmadan uyudu fakat çok kötü bir zamanda... İlk kez Arzu uyudu diye sevinemedim. Sanırım  gece de geç uyumak ister. Yeni saate alışması zaman alacak gibi.
  Bu saatler bir ileri bir geri şaşırtıyor bizim minikleri.


  

21 Ocak 2016 Perşembe

ARZU İKİ YAŞINDA


   Yıllara meydan okuyabilen kimse yoktur herhalde! 
  Bebeğim doğalı çoktan iki yıl olmuştu bile. Zaman nasıl geçecek, nasıl büyür diye düşünürken biz ikinci yaş günümüzü kutladık bile. Bebeğimin yoğun isteği üzerine bu yıl ki pastamız "Arı Maya" olacaktı. Tabi bebeği ister de annesi yapmaz mı? 😄 O kadar marifetli bir anne olamasam da arı maya benzeri arıları olan bir doğum günü pastası yapabilmeyi denemeye karar verdim. Sonuç Arzu için harikaydı. Pastayı gördüğü an gözlerinin içi güldü resmen: " Aaa arı maya." O zaman anladım ki pastadaki hedefi tutturmuşum. 


  Bu yıl şaşalı parti planları yoktu bizim evde. Sıradan ailecek kutlanacak bir doğum günü... Arzu'nun ikinci yaş gününü de kutladık. Tabi mumu kaç kez yaktık, Arzu kaç kez söndürdü bilemiyorum ama kız çocuklarını memnun etmek zormuş; yaşayarak öğreniyoruz. Hele ki konuşmaya başladıktan sonra hayatımız tamamen değişti. Mumu her üflediğinde: " İyi ki doğdun Arzu" demesi yok mu, insanın o an pastayı değil, Arzuyu yeme isteği doğuyor.
  Her yıl abartılı kutlamalar yapmamaya karar vermiştik Arzu'nun annesi ve babası olarak. Gösterişe alışmayan bir bebeğimiz olsun istiyoruz, sade bir hayatta büyüyen... Yoksa her yıl kutlamalarımıza yenilikler ekleyerek sonu gelmez hal alacak bu doğum günleri. Sonu gelmeyen büyük organizasyonlar, kostümler, hazırlanan ikramlar... Bebeklerimiz gibi masum olsun onlar için hazırlanan kutlamalar. 
   Sağlıkla, mutlu ve huzurlu büyüsün bebeklerimiz... 
not: pastanın tarifi ve lezzeti, anneliğin vermiş olduğu hazda gizli.
     

23 Nisan 2015 Perşembe

ANNE OLMAK

 
    Arzu'nun doğmasıyla anneliği yaşamaya başlayan, bir kadın!
Ruh eşiyle evlenerek eş olmayı öğrenme aşamalarındayken, bebeğinin varlığını ilk öğrendiği anda da anne olmak nedir, nasıldır sorularıyla cebelleşen ve bir yıldır anne olmanın heyecanıyla yaşayan bir kadının mutluluğu...
  
   Merhaba ben Şeyma, Arzu'nun annesiyim. Bu cümle benim için o kadar anlamlı ki beni heyecanlandıran, içimi kıpır kıpır yapan bir cümledir; aslında. Anne olacağımı ilk öğrendiğim an biraz korktum, biraz heyecanlandım, biraz ağladım, biraz güldüm ... Korktum çünkü iyi anne olup olmayacağımı bilemiyordum. Heyecanlandım çünkü içimde büyüyen minik canlı dokuz ay sonra kucağımıza gelecekti.
 
   Bebeğim sayesinde 15 aydır anneyim ya da anne olmak için uğraşıyorum. Muhakkak ki herkes bebeği için en iyi annedir. Annelik meslek olarak adlandırılsa, bebeğin büyümesiyle tecrübe kazanılan bir alan. Her gün yeni tecrübelerle dolu. Zor meslek. Uykusuz geceler, bakımsız günler, yorucu anlar, mesaisi bitmeyen her an öğrenmekle geçen zor zanaat ... 
 
   Annelik bazen çılgın olmayı, bazen sessizliği, bazen yaramazlığı, bazen olgunluğu, bebeğinin bakıcısı olmayı, hatta bebeği için bir süt makinesi, hem aşçı hem temizlikçi, daha ifade edemediğim bir çok özelliği barındırabilmektir.  
 
   Mutluyum ki bebeğim bana anne diyebiliyor. Mutluyum ki bebeğim bana sarılıyor. Mutluyum ki bebeğim beni tanıyabiliyor .... Şükürler olsun ki anneliği her haliyle yaşayabiliyorum. Yorulsam da bebeğimin gülümsemesi her şeye değer. İyi ki anneyim ...
 
   Yorgun kahramanlar, anneler.
(Bugün 23 Nisan hep neşeyle doluyor insan :) )

1 Nisan 2015 Çarşamba

ARZU 1 YAŞINDA

     Zaman bu; durmak bilmez. Bebeğimde bu zamanın hızlı akışına bir yıl öncesi kapılmıştı. Bazen uykusuz, bazen mutsuz, zorlu, tamamen bebeğin zamanlamasıyla yaşanan günler ... Ama en önemlisi annelik duygusunun tarif edilmez heyecanı, yaşanılan müthiş bir haz, bebeğinin gülümsemesi... İşte her şeyi unutturuverdi. Bebeğimin anne demesi paha biçilemeyen, dünyada ki en değerli hazine. Anne olmak kadına verilmiş en büyük ayrıcalık ve işte burada kadın-erkek eşitliği tamamen son buluyor.
     Derken bizim ilk yaş günümüzü kutlama vakti geldi. O kadar heyecanlıydım ki, hazırlıklara aylar önce başlamıştım. Kendimce planladım. Bebeğimin her şeyini kendim hazırlamıştım: tütü takımı, bandanası, hediyelik resimli sabunları, etiketler, süslemeler ve tabi en önemlisi pasta.   
     Bebeğimin ilk yaş günü pastasını kendim yapmıştım. Bunun bana vermiş olduğu mutluluk ve heyecan tarifsiz bir duyguydu. Şeker hamuru iyi ki var, işimi daha da kolaylaştırmıştı ve pasta bir anda çiftlik temasıyla süslendi.   
     Bu yılı karlı bir doğum günüydü bebeğim için. Bakalım seneye neler olacaktı, nasıl hazırlıklar bizleri bekliyordu, ne gibi sürprizler olacaktı?  Bekleyelim ve görelim. (geç kalmış bir yazı oldu neredeyse üç ay kadar)
     
      "Nice yıllara bebeğim, ömür boyu ailecek mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmemiz en büyük duam. Kötü insanlar ve bütün çirkinlikler sende uzak olsun inşallah. Seni çok seviyoruz..."



 


16 Aralık 2014 Salı

HASSAS BEBEKLER

   Bebekler yumuşacık, hassas tenleriyle dünyaya gelir. Biz anneler de daha onlar doğmadan başlarız hazırlıklara. Bebeğimiz için her şeyin en iyisini isteriz. Onların dünyada rahat etmeleri için elimizden geleni yapmak; en büyük amacımız. Bu konuda sınır tanımaz, kahraman anneler.  
  


   
 
 
    Durum bu olunca bizde Arzu doğmadan önce bebek bakım ürünlerimizi araştırdık, beğendik ve aldık. Bakalım bebeğimiz de bizim gibi düşünüp beğenecek miydi? Ne yazık ki Arzu'nun hassas cildi bizim aldıklarımızı beğenmedi; güzel kokularına rağmen. Biz Johnson's baby bakım setini almıştık. Uzun süre kullanamadan değiştirdik çünkü Arzu'nun cildi tahriş oldu.

    Geriye kalanları ise Arzu kızın annesi kullanıyor. Anne kız bebek gibi kokuyorlar.
 




   




Johnson's baby bebek ürünlerinden ıslak mendillerini severek kullanıyoruz. Yeni doğanlar için yapılanlar, bebeğim teniyle uyumlu. Pişik sorunu olmadan gönül rahatlığıyla kullanmaya devam...
  









    Kullanacağımız yeni ürünü seçmeye gelmişti sıra. Ailecek kullandığımız markanın bebek ürünlerini denemeye karar vermiştik. Böylece Nıvea baby bakım ürünlerini aldık. Mutlu son; bebeğimizin cildi için uygun olan ürünleri bulabildik. Ürünlerinden memnun kaldık.Cildi tahriş olmuyor. Özellikle pişik kremi sayesinde bebeğim daha mutlu. Pişik sorunumuz daha da azaldı. Bu ürünlerin kokusu da gayet güzel.
  

 
 
    Tahriş olmayan, pişik sorunu azalmış mutlu bebekler. Huzurlu aileler. Biz bebeğimiz için uygun olanı bulduk.


12 Aralık 2014 Cuma

BİZİM EVİN MİNİK GURMESİ

    Bebeklerin anne sütünden sonraki zorlu imtihanı...
   Anne sütü ne mucizevi bir nimet. Bebek doğuyor ve beslenmesi için gerekli olan gıda hemen hazır. Kimsenin yapamadığı, yerini hiçbir şeyin tutmadığı tek nimet; derken hiç tereddüt etmiyorum. Her saat her öğün içindeki vitaminler, değerler bakımından farklılık gösterebilen, tamamen bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için anne aracılığıyla bebeğine sunulan eşi benzeri olmayan tek şey. Tabi bebeğimiz büyüyor ve anne sütüne takviye yapma zamanı geliyor. Bebeğimizin artık dünyaya alışma süreci hızlanıyor ve iki yaşında daha rahat yemek yiyebilmesi için altı aydan sonra başlayan ek gıda serüveni... Her anne zor veya kolay bir şekilde bu süreçten geçiyor elbette. Acaba ne yedirsem, hangi besinler daha faydalı, bebeğimin neye alerjisi var, bebeğim ne sever ne sevmez... Derken başlıyoruz tek tek, yavaş yavaş tattırmaya. İlk üç gün kuralını esas alarak ilk olarak bebeğimizin alerjisi olabilecek gıdaları öğrenmeye çalışıyoruz. Bir yaşına kadar yememesi gerenleri listeden çıkarıyoruz: süt, bal, çilek, kivi, şeker, tuz, çikolata ve daha sayamadığımız hazır gıdalar. 
    Biz ilk olarak yoğurtla başlamıştık. Arzu kızın en sevdiği yiyeceği bulduk; yoğurt. Yoğurdumuzu da kendimiz yapıyorduk. Ev yapımı, anne tarifi... Ne çok kaynar ne de ılık süt, yoğurt mayası, sıcak tutacak bir battaniye. Bunlar yoğurt yapmak için yeterliydi. Annemden öğrendiğim püf noktası da şu: süt ve yoğurt mayasını karıştırdıktan sonra battaniyeye sarmadan önce tencerenin üzerine bir süzgeç (halk arasında ilistir diye de bilinir) ve bu süzgecin üzerine temiz bir bez, tülbent artık mutfakta ne kullanıyorsanız üzerine örtüp (yoğurt sulanmasın diye)  tencerenin kabağını kapatıyoruz, üşümesin diye de yoğurt tenceremizi sarıp sarmalıyoruz. Ortalama 4-5 saat sonra sarsmadan tenceremizi buzdolabımıza kaldırabiliriz. Bu bizim yöntemimiz, günümüz şartlarında arttık yoğurt yapma makineleri de büyük kolaylık.  
    Daha sonraları sırayla yiyebileceği meyveleri yedirmeye başlamıştım. Arzu ek gıdaya başladığı zaman bakımından şanslı bir bebekti ki yaz mevsimiydi ve her yerde taze yaz sebze ve meyveleri bulmak çok kolay olmuştu. Minik bir cam rendemiz vardı ve meyveleri ilk olarak rendeleyerek vermiştim. Karpuz, kiraz, şeftali, kayısı, kara dut, armut, elma...
    Yulaf unu, pirinç unu ve irmikli muhallebiler yapıyorduk. Mevsimine göre sebze çorbaları, meyve suları... Çorbaları genelde püre haline getirip veriyordum. İçindeki sebzelere göre pirinç, bulgur, erişte ya da makarna ve bazen de irmik ekleyerek çorbamızın vitamin değerlerini artırmaya çalışıyorduk. Patatesi çok sevmişti, Arzu. Her ay yeni şeyler deniyorduk. Tavuk suyu ve kıymayı çorbalarımızdan eksik etmemeye özen gösterdik. 
    Kahvaltılarda yumurtayı eksik etmemeye çalışıyoruz. Ceviz, domates, tereyağı, pekmez, bazen bitki çayları, ekmek. Ne yazık ki peyniri sevmeyen bir bebeğim var. Her çeşidi neredeyse denedik. Bu aralar omlet yapıyoruz, bazen de patates püreleri.

 
    Bebekler bir gün çok severler ertesi gün yemezler. Bebeklerimizi zorlamadan, bıktırmadan onlar ne kadar isterlerse o kadar yesinler, düşüncesiyle hareket edersek bir gün elbette her şey düzene giriyor. Onlarda haklı hem yeni yiyeceklere alışmak hem de bu ara  diş çıkarmak ne de zor.  Bu zorlu süreçte her anneye kolay gelsin. Bıkmadan usanmadan her öğün mama hazırlama telaşında olan biz anneler, yeter ki bebeğim yesin de sağlıklı büyüsün duasıyla yorulmaz birer kahramanız aslında. 
    Arzu şu an 11 ay 6 günlük bir bebek artık çoğu şeyi püre yapmadan yiyebiliyor. kış sebzelerini de şimdilik sevdi. Pırasa, ıspanak, karnabahar, havuç, patates, lahana... Kendisi yiyebilmek için de çaba gösteriyor. Mama sandalyesi bu konuda büyük yardımcım çünkü bebeğim yemek yerken daha rahat. Mama sandalyesi ek gıdaya ilk başladığımız günden itibaren bizimle, böylece Arzu yemek zamanını öğrendi. Mama sandalyesi Arzu'nun özgür alanı, orda O'nun istedikleri oluyor ki bizim kontrolümüzde tabi. 
   Ek gıdayla ilgili yazıp da bir tarif vermemek olmaz herhalde.
  • 2 kayısı
  • 2 hurma
İki bardak su ile haşla. Portakal veya mandalina suyu olabilir. Portakal kabuğundan da rendelenebilir.
  • 1,5 tatlı kaşığı irmik
  • 1 tatlı kaşığı pirinç unu
  • 1 çorba kaşığı pekmez
  • 1 tatlı kaşığı zeytin yağı
  • 1 ceviz
Haşlanan kayısı ve hurma püre haline getirilerek diğer malzemelerle birlikte muhallebi yapılır. Bebeklerimize afiyet olsun. Sağlıkla büyüsünler.