27 Kasım 2014 Perşembe

SABUN BAHÇESİ

  Bir maceraya daha adım atmıştık. Hadi hayırlısı olsun dedik ve siparişlerimizi hazırlamaya başladık. Nedir bu hazırlıklar di mi? Butik sabun yapıyoruz.
   İnsan evde vakit geçirirken neler yapsam acaba, soruları etrafında yeni uğraşlar arıyor kendine ve minik bir bebeğiniz de varsa eğer ona yönelik pratik uğraşlar seçmek zorunda kalabiliyorsunuz. Butik kurabiye yapmaya da devam ediyorum tabi fakat Arzu ve kurabiye biraz zor oluyor. Bebeğim içinde bulunduğu dönem gereği beni daha fazla görmek istiyor. beraber daha fazla oyun oynuyoruz. genelde eğitici oyunlar seçiyorum. Zaman zaman kendi oynaması için de fırsat vermek gerekiyor tabi ki. Neyse ki butik sabunlar karşıma çıktı ve yeni bir hobi edindim derken yakın bir arkadaşımla beraber sipariş almaya başladık.  
  



 
 
 
   Dostlarıma hediye etmek için de güzel bir alternatif oldu; aslında. Sabun Bahçesi, ismiyle sabunlarımızı satışa sunduk. Her kesime hitap ediyor; bu sabunlar. Yeni doğan bebekler için, eşinin doğum gününe alanlar, yıl başı hediyesi olarak yaptıranlar . . . 
   Anneler de evde bebekleriyle ilgilenirken bir yandan kendilerine vakit ayırabilir. Bebek bakımı gerçekten  zahmetli ve yorucu. Annelik ise dünyanın tarifi olmayan bir duygusu ve sanırım en zor mesleği. Biz anneler bebeklerimizle daha verimli zamanlar geçirebilmek için kendimize de zaman ayırmalıyız. Butik sabun alternatif olabilir. Hem hobi hem de meslek oldu şu an benim için. Sosyolog, eş, anne, butik sabun ve kurabiye çırağı . . .  

20 Kasım 2014 Perşembe

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI

          
            20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü... Evet çok güzel bir gün ama sadece bir günde onların haklarını ele alarak, diğer günler onları yok sayamayız.  bizim ülkemizde hala daha çocuk işçiler, çocuk gelinler mevcut. 80'lerde çocuk neyse günümüzde de çocuk hala aynı gözle ele alınıyor. Üzülerek söylüyorum bazı aileler için çocuk metadan öteye bir anlam ifade etmiyor. Okula gitmesi gerekirken sokaklarda çalışıyor. Bir çocuk nasıl maden işçisi olabilir ki? En acısı da ülkemizde ki berdel usulü evlilik ve kuma! Kız çocukları için felaketin adı. her kesimden çocuğa ulaşabilmeli bu haklar. Büyük şehirlerin kanayan yarası olan tampon bölgeler unutulmasın. aile içinde cinsel istismara maruz kalan çocuklar var. Çocuk istismarı azalmıyor aksine gittikçe artıyor. Çocuklarımız küçük ama hakları büyük olmalı!
           Çocuk istismarının olmadığı bir dünya ütopyadan öteye gidemedi henüz. Günümüzde hala daha çocuk işçiler, çocuk gelinler mevcut. Bu bir gerçek ki sokakta yaşayan yüzlerce çocuğu var bizim ülkemizin. Çocuğa verilen değer, park sayılarının artmasıyla aynı düzeyde değil; ne yazık ki. Evet günümüz şartları artık daha elverişli, çocukların aktivite olanakları fazla ama bu imkanlara ulaşamayan çocuklar neden mahrum kalıyor. Burada devreye ailelerin sosyokültürel ve sosyoekonomik yapıları devreye giriyor. Her ailenin gözünde çocuk aynı anlamı ifade edemiyor. Böylece çocuk hakları da bir yerde kilitleniyor. 


ÇOCUĞA BAKIŞ

          “Çocuk, her yerde, her yaşta, her ekonomik düzeyde bütünüyle korunması gereken bir toplumsal varlıktır. Çocuklar bir toplumun geleceğinin sahibi ve yarının yöneticileri olacakları için korunmalı ve en iyi biçimde yetiştirilmelidirler.” (Gökçe, 1983;10) Çocuk, ilk doğduğu anda kendini ailesinin içinde bulur. Biyolojik yönden kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayamadığı için ailesi onun ilk eğitmenidir. “Aile, çocuk yetiştirme sorumluluğu olan bir akraba topluluğudur.” (Giddens, 2006;197) Aile, çocuğun ilk modeli olarak algılanır; toplumda. Aile, çocuğunu eğitirken onu toplumdan soyutlayamaz ve çocuğun eğitimi toplumla paralel olarak devam eder. “Çocuğun gelişmesi ve sosyalleşmesinde aile ortamı birinci derecede önemlidir. Özellikle erken çocukluk devresinde aile, çocuğun temel belirleyici çevresini oluşturur. Çocuğun gelişmesini doğrudan etkileyen en önemli aile dinamiği de nesiller (ana baba-çocuk) arasındaki dikey etkileşim eksenidir.” (Kağıtçıbaşı, 1989;195)

            “Çocukluk oldukça muğlâk bir terimdir ve bu da onun sembolik işlevini artırmaktadır. Bir yandan, çocuklar anne babaların üstüne titredikleri ve değerli varlıkları olarak görülürken, öbür yandan toplum için bir maliyet ve yük (özellikle kadınlar için) konumundadırlar.” (Marshall, 1999;120) Bazı ailelerde doğan çocuk iş gücüyken, bazılarında evin neşesi, bazılarında da ailenin varisidir. Aynı dönemlerde yaşayan iki çocuktan biri okula giderken, diğeri işe gidebiliyor; bu durumu ülkemizde görmek mümkün.

            Çocuk ailedeki eğitiminden sonra, belli bir yaşa geldiği zaman eğitimini okulda devam ettirir. “Aile ortamının çocukta yarattığı birikim ve güdüleme okul için temel oluşturur.” (Yavuzer, 1986;61) İlk izlenimlerini ailede oluşturan çocuk, okul hayatında da bu alışkanlıklarını devam ettirir. “Okul yıllarında aile desteği ve ilgisi önemini korur. Okula başlamayla ailenin işi bitmemiştir.” (Yavuzer, 1986;62) Çocuğun okul başarısı, aile dışı iletişimi onun kişiliğini yansıtır. Çocuk, ailesinden gördüklerini kopyalayarak, toplumda yaşatır. Çünkü ailede şekillenmiştir; çocuk. Çocuk yetiştiği şartların aynasıdır. “Şimdiye kadar yapılan bilimsel araştırmalar, coğrafya, ailesel, toplumsal etkenlerin çocukların gelişmesini etkilediğini ortaya koymuş, toplumsal ve kültürel durumlara göre başarı şanslarındaki eşitsizlik herkesin kabul ettiği bir olgu olmuştur.” (Ergun, 2006;234) Çocuğun eğitimdeki başarısı, aslında kendi çabalarının dışında, ailesinin ekonomik, kültürel ve sosyal öğelerine göre şekil almaktadır. Bu çocuğun topluma dahil olduğu andan itibaren kaçınamadığı bir durumdur.
          


19 Kasım 2014 Çarşamba

İLK YAZIM, İLK HEYECAN

 
   İlkler hep heyecanlandırır insanı.
Ertelene ertelene bugüne geldik ve nihayet yazıyorum. her şey kızımız Arzu'nun doğmasıyla değişmişti. Hatta O doğmadan değişmeye başlamıştı hayatımız. Her şey bebeğimize göre düzenliyor, ayarlamaya çalışıyorduk. Hazırlıklarımız çoktan başlamıştı. Bebek odası, yatağı, kıyafetleri... Bir şey eksikti. Bebeğimizin kurabiyeleri! Daha önce hiç yapmamış olmama rağmen bir arkadaşımın önerisiyle butik kurabiye yapmaya karar vermiştim. İlk denemem Arzu doğmadan beş gün önceydi. O halime rağmen, eşimin de yardımıyla ilk kurabiyeleri yapmıştık. Tabi mükemmel olmamıştı belki ama kendimiz yapmıştık. Bu her şeye değerdi.
 
   Nihayet bebeğimiz doğdu ve gelen misafirlerimize kurabiyelerimizi ikram etmiştik. İlk tepkiler çok olumluydu ve heyecanımı artırmıştı.
   Bebeğim bana anneliği öğretirken bir de yeni uğraş edinmeme vesile olmuştu. İlk kurabiyeler bitti ve tekrar yapmıştık. bu kez farklı bir çalışma ...
 

 


  
   Böylelikle yeni kalıplar alarak kurabiye yapımında kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Arzu'nun öyküsü böylelikle başlamış oldu. Şu an 10 aylık olan kızım bana her gün yeni şeyler öğretiyor. Bizim öykümüz yeni başladı, bunları da paylaşmak güzel olur diye düşünüyorum.
 
Arzu'nun öyküsü ve kurabiyelerimiz ...